top of page
Svetla Gocheva, Talin

Hayaletler de Ölür mü?

Oğuz Haluk Alplaçin, nam-ı diğer Hayalet Oğuz. Neden ‘hayalet’? Gizemli kişiliği, geceyi sevişi, kelebek gibi hafif yürüyüşü, ortalarda hayal gibi dolaşması ve aslında büsbütün kişiliği nedeniyle bu ad ona takılmıştı. 1929’da doğduğu tahmin edilen Hayalet’ in ailesine dair bilgiler ise parça parça, hangisi doğru bilinmez. Tek bilinen onun İstanbul'un daha doğrusu Pera' nın hayalet yüzü, Sezer Duru’ya göre bir dönemin en anarşisti, Leyla Erbil’e göre “entelektüel solucan”ı ve aslında “hiçbir şey”i olduğu. Pera’ dan geçen bu Hayalet, içinde yaşadığı çağın ve toplumun kendisine biçtiği elbiseye girmemiş, kimseye de yeni elbiseler biçmemiş. Pera’ nın payitahtı olması, tüm meyhanelerini lokallerini sabahın ilk ışıklarına kadar gezerek gecenin içinden güne süzülmesi nedeniyle hep Pera ile anıldı.


Orhan Duru’ya göre oldukça meraklı biri bu incecik adam, özellikle yakın çevresinin nerelerde ne yaptığını çok merak eder ve onları izlermiş. Duru, bunu meraktan kaynaklanan bir huy olarak görmüş; hatta kendisini meraktan çatlattığı anılarını paylaşmış. Kısaca ‘kendi yaşamını bir sanat yapıtı haline getirebilmiş ender insanlardan biri’ olarak anılmış.

Tanıdığı herkese dokunan Oğuz bugün belki de neredeyse imkansızı yıllar öncesinden başarmış/başarabilmiş biri. Yaşamı boyunca edinmemiş, sahiplenmemiş, ait olmamış. Ana mesleği çevirmenlik olan Oğuz her daim üretmiş ama yazılanlara göre ürettiği sayısız eserde adı bile geçmiyor. Örneğin en çok bilinen eserleri arasında Dünya Sarsılıyor Rock’n Roll var; ama Mitralyözlü Napoleon, Şemsiyeli Goril ve Anlayana Sivri Sinek Saz’ı kaç kişi biliyor? Yeşilçam’a dahi senaryolar yazdığı söyleniyor ancak kaçını biliyoruz? İnce zekalı incecik bir adam. Sanata karşı zaafı bir gün bir resim satın almasına ama asacak duvar bulamadığı için o resmi aldığı yerde ebedi bir bekleyişe bırakmasına neden olmuş. Demirtaş Ceyhun bu anıyı şöyle anlatıyor: ‘Metin Eloğlu’ nun sergisine gitmiş, bir resmi beğenmiş. Almaya kalkmış. Cebinde kaç parası var, çıkarmış. Ne ki, bir daha uğramamış sergiye. Metin dert yanıp duruyordu rastladığı kişiye. Hem paranın geri kalanını ödeyip resmi almıyor, hem de satılmasını engelliyor, diyordu. Bir gün yakaladı Oğuz’u. Bir öfke, bir hışım. ‘Ulan resmin parasını getir, al’ dedi. Oğuz o çelebi haliyle, gayet sakin ‘Alacam’ dedi. ‘Yalnız bekle biraz… Hele resmi asabileceğim bir duvar bulayım.’

Yaşam biçimi, hayata karşı duruşu, kitap sevgisi, sanata olan yakın tutumu ve aslında hemen herkesle arkadaş olduğu yazılmış hep. Gerçeküstücülerin en büyük ilhamlarından biri Oğuz, Ahmet Oktay için “olunamayan”ı temsil ediyor ve onun hakkında şöyle diyor: “güce karşı güçsüzlük, statüye karşı işsizlik ve makamsızlık, yerleşikliğe karşı göçebelik”. Bu sıfatlar onun kitaplık yerine belleği, yerleşiklik yerine konukluğu, ev yerine oteli, peşin yerine çoğu kez veresiyeyi, yatak yerine apartman paspasını ya da park kanepesini, palto yerine atkıyı ve bordro yerine yevmiyeyi seçmesi nedeniyle seçilmiş sıfatlar.




Hayalet; Tezer Özlü, Leyla Erbil, Ferit Edgü, Ertem Eğilmez, Can Yücel, Hilmi Yavuz, Edip Cansever ve nicelerinin arkadaşı ve tanıdığı. Gidişi pek çoğunu şaşırttı ve her şeyiyle Oğuz onların eserlerinde sonsuz kılındı. Bunlardan en çok bilinen ve bahsedilenlerden biri ise Can Yücel'in mısraları:

"Bir Ölüm İlanı

Zaten hayalet olan Gölge yazar Oğuz’un ölümü de Herhalde kendinden rivayet

Oğuz’un cenazesi mi Hayret!Hem o hiç uyumaz ki Belki de ilk kez oradan Kendi kendini Türkçeye çevirecek Yeni dikilmiş bir kalem selviyle Ya da en eski daktilosuyla gecenin Yıldızları tuş"

Hayalet Oğuz' un etkisi ve ekosu yakın çevresindekilerin eserlerinde ve bugün bile izleri yaşamaya devam ediyor. Bunların hepsinden alıntılarla O Pera’ daki Hayalet kitabı Hayalet Oğuz’dan etraflıca söz ediyor. O, 1975 yılında dünyadan, 48 yaşında 48 kilo, verem yüzünden ayrılıyor. Yine de sormadan edemiyor insan “Hayalet ölür mü?” ya da asıl ne zaman ölür bir insan?

0 comments

Recent Posts

See All

Comments


bottom of page