top of page
  • Zeynep Karahan

Sosyal Mesafeli Labirent Park

2020 yılını tüm dünyada etkisi altına alan Corona tipi covid-19 virüsü, Avusturya’da bulunan Precht mimarlık stüdyosunu harekete geçirmiş. Kalabalıkların bir araya gelmesini önlemek için kimi şehirlerde park ve bahçelerin kapatılmasıyla, sosyal mesafeli bir yürüyüş parkının nasıl tasarlanabileceği üzerine kafa patlatmışlar ve bu gördüğünüz labirent fikri ortaya çıkmış.





Sosyal mesafeyi korumanın asıl amaç olduğu tasarımda her bir kulvarın giriş ve çıkışında bulunan kapılar o kulvarın dolu olup olmadığını gösteriyor. Patikalar birbirinden çitlerle ayrılıyor ve her birinin arasında 2 metreden fazla uzaklık bırakılmış. Yürüyüş sırasında diğer patikalardaki insanlar görülmese bile yerdeki çakıl taşlarından dolayı ayak seslerinin duyulabildiği hafif gizemli bir atmosfer de oluşturulmuş.





Her bir yol yaklaşık 600 metre ve tüm park toplam 20 dakikada yürünebiliyor. Patikaları ayıran çalılıkların uzunlukları değişken olduğu için yürüyüş sırasında bazen tamamen doğanın içindeymiş gibi hissedebilmesi amaçlanmış. Sosyal mesafe kurallarına uyarak kamusal bir mekânda yürümeye, düşünmeye ve meditasyon yapmaya ya da sadece doğada zaman geçirmeye çok ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde yapılabilecek en ilginç park tasarımlarından biri gerçekten de. Henüz sadece bir tasarım olsa da pandeminin gidişatına bakılırsa hayata geçirilmesi pek uzun sürmeyecek gibi duruyor.





Parka bakınca ilk dikkati çeken detay bir labirent gibi kurgulanmış olması. Ruhsal yolculuk, ritüeller ve meditasyon için kullanılan labirentler aynı zamanda deney farelerini test etmek ve mitolojik kaynaklara göre de kötü yaratıkları hapsetmek için kullanılmış. Mitolojiye konu olan labirentlerden biri Zeus’un oğlu, Girit hükümdarı Minos’un, Minotaur’u hapsetmek için yaptırdığı hapishane. Minos’un eşi Pasiphae’nin bir boğayla ilişkisinden doğan yarı insan yarı boğa yaratık Minotaur yıllarca bu labirentin içinde yaşar ve Minos öldükten uzun yıllar sonra bir korku objesine dönüşür.



Giovanni Battista Cima de Conegliano, "Theseus Killing the Minotaur", 1505 civarı


Gözle göremediğimiz ancak yakalanmaktan çok korktuğumuz bir hastalık bütün dünyayı ele geçirdikten sonra tasarlanan bu labirent, kadim dönem masallarındaki korkunç yaratıklara da labirent fikri üzerinden bağlanmasıyla çok daha enteresanlaşıyor bence.


Parkı ilginç kılan bir başka detay ise, tasarımların insanın parmak izini andıracak şekilde yapılması. Parkın içinde kişiye özel bir tefekkür alanı yaratmanın amaçlandığı bir parkta, herkesin kendi halinde iç dünyasına dalacağı veya doğaya karışacağı bir deneyimin biricikliğini vurgulamak için yapılmış olabilir .





Recent Posts

See All
bottom of page